Duygularına neden söz geçiremez
insan? O büyük mutsuzluklar birdenbire nereden çıkar? İç sıkıntısı, ince bir
duman gibi kaplar evi. Bazen de filmlere yakışan bir hüzün ele geçirir
varlığımızı.
Çok kızarız, affedemeyiz, üzülürüz,
içimize oturur, kırılırız, tafra yaparız, acırız, içimiz kalkar,
heyecanlanırız, neşe saçarız, içimiz içimize sığmaz…
Mevsimler gibi gelir geçer duygular.
Bugün minik bir serçe ölüsü çıktı
karşıma köpeğimi gezdirirken, ismini veremediğim bir his çöreklendi içime. Yoğun
duygular yorucu oluyor.
Sonra idrak ettim ki, adını
koyamadığım o duygu "korku". Korku bütün duygular içinde insana en çok yapışan,
üstesinden gelmesi en güç duygu. Korkuyu salıverdiğimizde gerçek özgürlük
ortaya çıkıyor.
Ruhen ve kalben hür hissetmek için,
negatif duyguları bırakmak şart ama bazen bildiğiniz hiçbir yöntem işe
yaramıyor. O noktada bildiğimiz her şeyi bırakmak, yeni bir alanda gezinmek işe
yarayabilir.
Basit düşünmek bence iyi bir seçenek...
Nedense yaşamda işleri çıkmaza sokmayı tercih ediyoruz. (Zihni çok fazla
dinlemek karmaşanın önemli sebeplerinden biri.)
Her şey karıştığında yürümek çok işe
yarıyor. Özellikle doğaya yakın yerlerde yapılan yürüyüş, dengeye kavuşmak için
büyük yardımcı.
Korkunun üstüne gitmek, korkuyu
aşmamıza sebep oluyor. Benim ölü bir serçeye dokunmakla ilgili korkum onu elime
aldığım an yerini bambaşka hislere bıraktı.
Karanlık bölgenize girdiğinizde
oradan çıkmayı kuvvetle istemek işe yaramıyor. Orada tarafsız ve yorumsuz
kalabilmek büyük iş çıkarmak demek…
Işığı aramaktan vazgeçtiğinizde sizi
bulabilir. Yıllardır ışığın peşine düşmüş biri olarak, aramadan bulunmaz sözüne
inat, aramayı bırakmanın, çıktığınız yola en iyi hizmet eden seçeneklerden biri
olduğunu geç de olsa kavradım.
Anda kalabilmek, isteyerek, keyif
alarak yaşamak, teşekkür duygularıyla dolu olmak, yardım etmek, almadan da
verebilmek…
Yaradan’ın yasaları, uygulayan herkes
için, ışık çeker. Siz ışığı aramazsınız, ışık gelir sizi bulur.
NAZLI AKIN